14 Ekim 2007 Pazar

Kahraman Türk Ordusu Barışın Simgesidir


Bugün Türk Ordusu, gerek eğitim, gerek donanım, gerekse güç olarak dünyanın en önde gelen ordularındandır. Komutanlarımız, son derece iyi yetişmiş, kültürlü, aydın, yüksek karakterli örnek askerlerdir. Her biri çok iyi bir komutan olmanın yanı sıra, iyi bir stratejist, iyi bir eğitimci, iyi bir siyaset bilimci, kısacası Atatürk örneğinde en güzel biçimde tecelli ettiği üzere, iyi birer devlet adamıdır.

Türk Milleti'nin Vasıfları

Güzel ahlak sahibi Türk insanı merhametlidir. Kendisine yapılan iyiliği unutmaz ve daha güzeliyle karşılık verir. Hataları bağışlayıcıdır ve alçakgönüllüdür. Verdiği sözü tutar ve antlaşmalarını harfiyen yerine getirir. Dini, kültürü, örf ve adetlerine olan bağlılığı ona her türlü kötülükten uzak yaşamayı öğretir. Tüm bunlar milletimizin barış ve huzur içinde bir yaşam sürmesine vesile olur. Din ahlakına önem veren Türk Ordusu da tarih boyunca muhatap olduğu tüm olaylarda barış yanlısı bir tutum izlemiştir. Anlaşmazlıkları öncelikle diyalogla çözmeye çalışmıştır. Fethettiği tüm topraklara barış getirmiştir. Türk Milleti her biri diğerinden güçlü olan 16 devlet kurmuş ve bu devletlerin yönetiminde gösterdiği üstün kabiliyetle tüm dünya milletlerine tarih boyunca örnek olmuştur. Bunun en önemli nedenlerinden biri ise hakimiyeti altında yaşayan farklı etnik kökene mensup toplulukları, her birinin dil ve din farklılıklarına saygı göstererek, barış, huzur ve güvenlik içerisinde, asırlar boyunca bir arada yaşatma becerisini göstermesidir. Aynı topraklar üzerinde hakimiyet kuran farklı devletler ise bu başarıyı sağlayamamış, söz konusu topraklarda bu kadar uzun süreli hakimiyetler yaşanmamıştır.

Türklerin Devlet ve Ordu Anlayışı

Avusturyalı Türkolog Anton Cornelers Schaendinger de Türklerin devlet ve ordu anlayışını ve bu anlayışın dünyanın pek çok yöresine getirdiği barış ve huzurun, başka hiçbir hükümdarlık döneminde sağlanamadığını şöyle dile getirmiştir: İskender Doğu'ya ve Hint'e kadar yayıldı. Daraz Doğu'dan Batı'ya uzandı. Cengiz Han Avrupa ortalarına kadar at koşturdu. Lakin hiçbiri Osmanlı Türkleri gibi diğer insanların kültür ve din hürriyetine saygı göstermediler. Osmanlılar harikulade bir nizam ve düzende asırlarca kendilerinden olmayan insanlarla barış içerisinde yaşadılar. Onun içindir ki, Avrupa'da dört asır boyunca kalabildiler. (Süleyman Kocabaş, Tarihte Adil Türk İdaresi, Vatan Yay., İst. 1994, s. 86) Türk milletinin yetiştirdiği en büyük asker olan Atatürk de İslam ahlakının bu barışçı özelliğini rehber edinmiştir. Atatürk'ün siyasi doktrini, aynen Kuran-ı Kerim'de emredildiği gibi, gerektiğinde savunma amaçlı olarak savaşmak; ancak asıl olarak barış yanlısı olmaktır. Onun ünlü "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözü, bu konuda tarihe geçmiş bir slogandır. Atatürk, bir konuşmasında da şöyle demiştir: "Cumhuriyet'in dış siyasette özenle güttüğü amaç, uluslararası barışı korumak ve güven içinde yaşamaktır. Komşularımızla dostluk ve iyi geçinme yolunda her gün biraz daha ilerlemekteyiz." (Atatürk'ün SD, I, 1935, s. 361 (Fethi Naci, s. 93)) Atatürk gerek siyasi gerekse askeri kararlarında barıştan yana olmuştu. Kumandanlığını üstlendiği orduları barış için harekete geçirmiştir. Vatanına ve dünyaya barış getirmek için savaşmıştır. Onun mirası olan Türkiye Cumhuriyeti'nin Silahlı Kuvvetleri de Büyük Önder Atatürk'ün yolunda ilerlemektedir. Her zaman barışı arzu etmektedir. Şanlı ordumuz dünyada kendine haklı bir nam edinmiştir. Adaletli, hoşgörülü, yardımsever, barışçı ve kuvvetli ordumuz her karışık bölgede bulunması istenen bir güçtür. Tüm özgürlüklerin bekçisidir.

Türk Ordusu Ahlaki Değerlere Önem Verir

Türklerin en çok tanınan özelliklerinden biri, güzel ahlaklı olmalarıdır. İslam dininden kaynaklanan bu özellik, Türklerin kurduğu ordulara da yansımaktadır. Türk Ordusu adaletli, hoşgörülü, merhametli, yardımsever, barış yanlısı ve sabırlı bireylerden oluşmaktadır. Güzel ahlak sahibi Türk Ordusu ayak bastığı heryerde sevgi ve saygı görür. 780-869 yılları arasında yaşamış Arap edibi ve düşünürü Cahiz'in Türkler'in Faziletleri isimli eseri Türkler'in karakteri hakkında yazılmış ilk kitaptır. Söz konusu eserde Türkler, düzeni seven, kabiliyetli, aynı zamanda da mütevazı insanlar olarak tanıtılmıştır. Cahiz, "Türk tek başına bütün bir cemiyet demektir" (İsmail Hami Danişmend, Eski Türk Seciyye ve Ahlakı, İstanbul Kitabevi Yay., İstanbul, 1982, s. 8 ) diyerek Türkler'in üstün niteliklerine işaret etmiştir. Bunların yanı sıra, diğer milletlerin meziyetleri sayılırken Türkler'in askerlikte en ileri seviyede olduklarına dikkat çekilmiştir. (Detaylı bilgi için Harun Yahya, Türkün Yüksek Seciyesi, İstanbul: Global Yayıncılık.) Türk tarihinin anlatıldığı bir kaynakta, o çağlarda, İslam dünyasının Türkler'e yaklaşımı şöyle anlatılır: "Araplar Maveraünnehir'e geldikleri zaman Türkler'in yüksek ahlaki meziyetlere, büyük bir idarecilik ve askerlik maharetine sahip olduklarını görmüşlerdi. Bunların şöhreti ta uzak İslam beldelerine kadar yayılıyor, herkes Türkler'den bahsediyordu. Müslümanlar arasında, Türkler İslamiyet'e girdikleri takdirde artık hiçbir gücün İslam'a karşı çıkamayacağı inancı doğmuştu. Nitekim birçokları vaktiyle Hazreti Muhammed'in Türkler'le ilgili övgülü ve müjdeli sözler söylediğini rivayet ediyor, hatta bazı Kuran ayetlerinde Türkler'in ima edildiği söyleniyordu." (Erol Güngör, Tarihte Türkler, s. 66) Görüldüğü gibi, Türklerin güzel ahlak sahibi olmaları ve güzel ahlakı yücelten İslam dinini hiçbir zorlama olmadan kabul etmeleri, ordularımızı diğer birçok ulusun ordusundan farklı ve üstün kılar. Tarih boyunca ayak bastığı her yere adalet, hoşgörü ve yardım götüren Türk Orduları, birçok defa savaşmadan toprakları fethetme imkanı bulmuştur. Zorba yönetimler altında ezilen halklar, Türk Ordularını sevinçle karşılamışlar ve güzel ahlak sahibi bir ordunun, bu özelliği sayesinde ne kadar güçlü olabileceğinin delili olmuşlardır.
Türklerin, dolayısıyla şanlı ordumuzun ahlaki özellikleri birkaç başlık altında incelenebilir:

Hoşgörü

Tarihte hiçbir millete nasip olmayacak kadar uzun ömürlü devletler kuran Türk Milleti, idaresi altındaki çeşitli ırk ve dinden insanlara her zaman adil ve hoşgörülü davranmıştır. Osmanlı İmparatorluğu bunun güzel bir örneğidir; topraklarındaki çeşitli dinlere, dillere ve kültürlere sahip insanların inançlarına, geleneklerine müdahale edilmemiştir. Osmanlı sınırları içerisinde bulunan hiçbir bölge sömürge muamelesi görmemiş; ayırım yapılmaksızın her topluluğa kültür ve medeniyet götürülmüştür. Padişahlar ve yöneticiler bu uygulamanın takipçileri ve destekçileri olmuşlardır. Kuran-ı Kerim'de buyrulduğu gibi, "Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır..." (Bakara Suresi, 256) İnsanlar dinlerini, inançlarını ve ibadetlerini değiştirmeye zorlanamaz. Herkes kendi vicdanıyla karar verir. Kuran ahlakına olan bağlılığı, ordularımızın insanlara hoşgörüyle yaklaşmalarının ve bu vesileyle üstün yöneticiler olarak hükmetmelerine vesile olmuştur.

Adalet

Türkler, yaşamaktan şeref duydukları İslam ahlakının bir gereği olarak, kendi aleyhlerine olsa bile adaleti uygulamaktan vazgeçmemişlerdir. Ayetlerde bildirilen bu ahlak özelliği onların üstün adalet anlayışının da temelini oluşturmaktadır: Ey iman edenler kendiniz, anne babanız ve yakınlarınız aleyhinde dahi olsa Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva(tutku)larınıza uymayın... (Nisa Suresi, 135) Mohaç Savaşı'nda Türkler'e esir düşen Bartholomeus Georgievic'in 1544 tarihli Türkler'in Gelenek ve Görenekleri isimli eserinde, Türkler'in sefer zamanında dahi adaleti gözettiklerine şöyle dikkat çekilmiştir: "Savaş zamanında öyle sıkı bir disiplin vardır ki, hiçbir asker adaletsiz bir şey yapmaya cesaret edemez. Adaletsizlik yapan hiç acımaksızın cezalandırılır. Gözcüler ve düzen sağlayıcılar vardır... Geçip gidilen yolların kıyısındaki bağ ve bahçelerde sahiplerinin izni olmaksızın, bir elma bile koparılamaz." (Onur Bilge Kula, Alman Kültüründe Türk İmgesi, Gündoğan Yay., Ankara, 1993, s. 164)

İyilikseverlik

İyilikseverlik, hayırseverlik gibi faziletler Türk ahlakının ayrılmaz parçalarıdır. Türk'ün insaniyeti, misafirperverliği, hayrat ve hasenatı asırlar boyunca dillere destan olmuştur. Türkler hiçbir karşılık beklemeden yaptıkları yardımlar nedeniyle, dost-düşman tüm dünya milletlerinin saygı ve takdirini kazanmıştır. Konuyla ilgili olarak yabancı eserlerde şu övgü dolu ifadelere rastlarız: "Hiçbir istisnası olmamak şartıyla bütün Türkler hayır severler; ne din farkına, ne de ihtiyaç sahiplerinin geçmiş fiil ve hareketlerine bakmaksızın bütün muhtaçlara yardım ederler. Çünkü onların nazarında herhangi bir şaki (eşkıya) hayat değiştirip mükemmel bir veli olabilir. İşte bundan dolayı Türk hayrat ve hasenatından hiçbir kimse mahrum edilmez." (Comte de Bonneval, Fransız general; Comte de Bonneval, Anecdotes venitiennes et Turques ou nouveaux memoires du Comte de Bonneval, s.213) "Türkler'in nazarında hayrat ve hasenat imandandır... Türkler kadar kelimenin tam manasıyla insaniyetperver hiçbir millet bilmiyorum." (A. Ubicini, La Turquie Actuelle, Paris, 1855, s. 354.)

Türk Ordusu'nun Haklı Namı

Kuruluşunun 2215. yılını kutladığımız Kara Kuvvetlerimiz ve Şanlı Ordumuz bugüne kadar, hiçbir karşılık beklemeksizin memleketimizin ve milletimizin hayrını, güvenliğini ve bütünlüğünü gözetmiş; tüm kurumlarıyla Cumhuriyetimiz'in savunucusu olmuştur. Kurtuluş Savaşı Türk Milleti'nin tarihinde bir altın sayfadır. Ancak Türk'ün tarihi bunun gibi daha pek çok kahramanlıklarla doludur. Türk Milleti dünya tarihine damgasını vurmuş şanlı bir millettir. Asırlar boyunca üç kıtada eşsiz devletler kurmuş, ayak bastığı her yere barış, adalet ve medeniyet götürmüş, dünya milletlerine örnek olmuştur. Türk Milleti'nin devlet kurma ve yönetmedeki yeteneğini kavrayabilmek için Türk Milleti'nin medeniyet ve kültürünü, üstün ahlakını, vatan ve millet anlayışını, idari ve askeri yapılanmasını iyi tanımak gereklidir. Türk Orduları tarih boyunca tüm milletlere örnek olmuştur. Düşmanlarına korku, dostlarına ise güven vesilesi olan Türk askeri bugün de üstün vasıflarıyla tüm dünyaya örnektir.

Doğuştan Asker Millet: Türkler

Türklerin ön plana çıkmış meziyetlerinden biri doğuştan asker olmalarıdır. Türk askeri cesur, fedakar ve itaatkardır. Tarih boyunca kurulan Türk devletlerinin temeli düzenli bir askeri teşkilata dayanmıştır. Askerlik, Türklerde milli bir görev olmuştur. Türklerin mükemmel askeri kuruluşları ve değerli komutanları tüm dünyanın hayranlığını kazanmıştır. Arap düşünür Cahiz, "Türk'e karşı hiçbir şey duramaz. Hiçbir kimse onu, yutulacak bir lokma olarak kabul edemez" (Mehmet Özel, Vatan, Millet ve Bayrak Sevgisi, TC Kültür Bakanlığı, Ankara, 1996, s. 419) diyerek Türk Orduları'nın üstünlüğüne işaret etmiştir. Kanuni devrinde 7 yıl boyunca (1555-1562) Avusturya sefiri olarak İstanbul'da bulunan Ogier Ghiselin de Busbecq, Türklerin askeri yönünden şöyle söz eder: Türkler, sefer esnasında sabırlı, tahammüllü ve iktisatlı hareket ederler. Türk sistemini kendi sistemimizle mukayese edince istikbalin başımıza getireceği şeyleri düşünerek titriyorum. Bu ordu galip gelecek ve payidar olacak, biz ise mahvolacağız. Çünkü Türkler hiç sarsılmamış kuvvete sahip oldukları gibi, kendilerine has zafer itiyatları, meşakkatlere tahammül kabiliyeti, intizam, disiplin, kanaatkarlık ve uyanıklık var.

Türk Ordusu'nun Verdiği Güven

Tarih boyunca Türk Orduları diğer tüm milletlerin hem imrendikleri hem de çekindikleri bir güç olmuştur. Türk askeri, düşmanlarına korku, dostlarına ise büyük güven vermiştir. Bu güven İmam-ı Azam tarafından "Kılıç, Türklerin elinde bulunduğu sürece senin dinine zeval yoktur" (Mehmet Özel, Vatan, Millet ve Bayrak Sevgisi, TC Kültür Bakanlığı, Ankara, 1996, s. 423) şeklinde dile getirilmiştir. Bu sözle İmam-ı Azam, Türk askeri yeryüzünde bulunduğu sürece İslam dinine kimsenin zarar veremeyeceğine işaret etmiştir. Türk Milleti sahip olduğu güçlü ordular sayesinde tarih boyunca çok güçlü devletler kurmuştur. Yapılan araştırmalar Türklerin tarih boyunca 180'e yakın devlet kurduğunu göstermektedir. Araştırmalar devam ettikçe, bu sayının artacağı ve bu devletler hakkındaki bilgilerin daha kesinlik kazanacağı beklenmektedir. Tarih boyunca yaşamış Türk devletlerinin yaşadıkları dönemlere ve bölgelere bakıldığında, Japon Denizi'nden Adriyatik Denizi'ne kadar uzanan geniş toprakların "Türk Dünyası" olarak kabul edilmesi gerektiği anlaşılır.

Başkomutan'ın Müjdesi

Atatürk'ün büyük bir güven ve saygı duyduğu, milli egemenliği tek amaç edinmiş Türk Ordusu, kanının son damlasına kadar vatan toprakları uğrunda mücadele etme azmi göstermiştir. Güvene ve övgüye layık olan kahraman Türk Ordusu, büyük bir zaferle düşmandan arındırıp, kanlarıyla suladığı Türk toprağını yüce Türk Milleti'ne armağan etmiştir. Başkomutan Atatürk kahraman Türk Ordusu'nun büyük zaferini şu sözleriyle Türk halkına müjdelemiştir: Büyük Türk Milleti, Ordularımız'ın kabiliyet ve kudreti, düşmanlarımıza dehşet, dostlarımıza güven verecek bir mükemmelliyetteydi. Millet orduları on dört gün içinde büyük bir düşman ordusunu yok etti. Dört yüz kilometre aralıksız bir takip yaptı. Anadolu'daki işgal edilmiş bütün topraklarımızı geri aldı. Hiç şüphesiz şanlı ordumuz, halkına verdiği güven ve gururla dünyada Türk Silahlı Kuvvetleri olarak şanlı tarihiyle yerini almaktadır. Büyük bir görev aşkıyla bu emaneti alan Türk Silahlı Kuvvetleri, Atatürk'ün çizdiği yolda emin adımlarla taviz vermeden şerefle yürümekte, Türk Milleti'nin bekasına ve bağımsızlığına karşı gelişen, gizli ve açık her türlü tehditle mücadele etmektedir.

Ülkemiz'in Varlığının En Büyük Teminatı: Türk Ordusu

Büyük Önder Atatürk'ün, "Ordumuz; Türk topraklarının ve Türkiye idealini tahakkuk ettirmek için sarfetmekte olduğumuz sistemli çalışmaların yenilmesi imkansız teminatıdır" ifadesiyle de dikkat çektiği gibi, ordumuz varlığımızın en önemli güvencesidir. Şanlı ordumuz, milli varlığımızı korumak için yüz binlerce şehit vermiş, tarihi şanlı zaferlerle dolu bir ordunun mirasçısıdır. Ve bu mukaddes ordu, Türk Milleti'nin sahip olduğu üstün seciyeyi büyük bir gurur ve liyakatla en güzel şekilde üzerinde taşımaktadır. Şerefli ordumuz yüksek karakterini tarihin her döneminde tüm dünyaya ispatlamıştır. Ordumuz bugüne kadar, hiçbir karşılık beklemeksizin memleketimizin ve milletimizin hayrını, güvenliğini ve bütünlüğünü gözetmiş; tüm kurumlarıyla Cumhuriyetimiz'in savunucusu olmuştur.

Asil Türk Milleti

Vatanına, özgürlüğüne ve şerefine düşkün olan Türk Milleti'nin, milli varlığı ve bağımsızlığı uğruna gösteremeyeceği kudret ve fedakarlık yoktur. Kurtuluş Savaşı, Türk'ün bu üstün seciyesinin tüm açıklığıyla ortaya konduğu çok şerefli bir mücadele olmuştur. Atatürk de dünyanın en donanımlı ordularına karşı Milli Mücadele'yi başlatırken Türk Milleti'ne olan güvenini sık sık dile getirmiş ve Türk Ordusu'nu en büyük destekçisi olarak görmüştür. Atatürk'ün bu konuyla ilgili bazı sözleri şu şekildedir: Ordu, Türk Ordusu, işte bütün milletin göğsünü itimat (güven), gurur duygularıyla kabartan şanlı adı. Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir. Ordumuz; Türk topraklarının ve Türkiye idealini tahakkuk ettirmek (gerçekleştirmek) için sarfetmekte olduğumuz sistemli çalışmaların yenilmesi imkansız teminatıdır. (Cihat İmer, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ten Seçme Sözler, Remzi Kitabevi, İstanbul,1981, s. 161 ) Millet, kemal-i azimle içtimai ve fikrî tekâmülle çalışırken, onu bundan alıkoyacak dahilî ve haricî maniaların karşısında kuvvetli, kudretli ve büyük görevini müdrik kahraman Ordumuz'un hazır bulunduğunu düşünerek müsterih olabilir.